2 Nisan tarihli yazımda Apple’ın CEO’su Steve Job’tan ne kadar etkilendiğimi belirtmiş idim. Konuyu biraz daha derinlemesine araştırmayı düşünüyordum ki elime Infomag yayınlarının Steve Jobs hakkındaki kitabı geçti. Bir solukta okudum.
Kitabın derinlemesine daldıkça “acaba” sorusu beynimi kemirmeye başladı. Acaba bu adam en yakın arkadaşlarının yeteneklerini sömüren, onları deli gibi çalıştıran bir kafatası avcısı mıydı?
Maalesef ki evet..İlk hayal kırıklığı yaşadığım nokta kendisinin yazılım bilmeyişi oldu. Meğer sadece donanımdan (bilgisayar parçalarından) anlıyormuş – çok üzüldüm; ben öyle hayal etmemiştim..Kendisini Apple’ın patronu yapan aslında gizli kahraman Steve Wosniak adında bir arkadaşıymış… Jobs sadece en yakın arkadaşını kullanmakla kalmamış onun gibi yüzlercesini sömürmüş. Haftada 90 saate kadar çalıştırmış, ortaya başarılı bir ürün çıktığında kerameti kendinde bulmuş, başarısız bir ürün çıktığında da ekibini suçlamış. Şirket halka açılıp milyon $’lar etmeye başladığında tüm serveti kendisi kapamış, arkadaşlarına zırnık bile koklatmamış..Çalışanlarını hep aşağılamış hatta öyle ki, çalışanlar için onunla koridorda veya asansörde rastlaşmak bir kabustan farksızmış. Her an kendilerini aşağılayabilir işten atılmalarına sebep olabilirmiş..Öz evladını bile senelerce görmezden gelip sefalet içinde yaşamalarına sebep olmuş..Mühendislerden olmayacak şeyleri talep etmiş, insanları strese sokmuş hatta öyle ki bazılarında kalıcı hasarlar oluşmuş..
Neyse ki kitabın son bölümünde, Jobs’ın 50 yaşından sonra özellikle hastalığından sonra biraz normalleşmeye başladığından bahsedilmiş. Kişisel özelliklerini şimdilik bir tarafa bırakalım-neticede sınıfı geçemedi.. Hayal gücüne ne diyeceğiz peki? Elektronik devre lehimlerinin inci gibi aynı hizada olmasına gösterdiği hassasiyeti nasıl karşılayacağız? Eğlence devi Disney’i birkaç animasyon filmi ile dize getirmesine ne diyeceğiz? Bilgisayar dünyasına estetik ve zerafeti getirmesine ne diyeceğiz? Müzik sektörünün tarihini tekrar yazmasına ne diyeceğiz? Telefon devi Nokia’yı ezip geçmesine ne diyeceğiz? Her başarının arkadasında bir sadistlik var vardır, kolay zengin olunmuyor mu diyeceğiz?
Aslına bakarsanız yukarıda sorduğum soruların yanıtlarını ben de bilmiyorum. Bunun kararını sizler vereceksiniz ancak kitapta okuduğum birkaç bölümü buraya aktarmadan geçemeyeceğim..
97.sayfada IBM’den bahsediyor. Aynen şu şekilde demiş: “… Eğer herhangi bir nedenle büyük bir hata yaparsak ve IBM kazanırsa, yaklaşık 20 yıl boyunca bilgisayarın Karanlık Çağı’nda kalacağına inanıyorum. IBM pazarın bir sektörünü kontrolüne alırsa, yenilikleri daima engeller. Başkalarının da yenilik yapmasını önler… ”
317.sayfada tasarımla ilgili “..Tasarım çok komik bir kelime. Bazı insanlar tasarımın sadece görüntüyle ilgili olduğunu sanıyor. Ama elbetteki derinlerine inerseniz, asıl mesele nasıl çalıştığıdır. Bir şeyi gerçekten iyi tasarlamak için konuyu anlamanız gerekir. Konunun içini-dışını gerçekten iyi bilmelisiniz…”
368.sayfada yazılım ile ilgili “..Apple’ın temel gücü, çok yüksek teknolojiyi sıradan ölümlülere onları şaşırtan ve heyecanlandıran, nasıl kullanabileceklerini düşündüren bir şekilde getirmesidir ve yazılım bunun anahtarıdır. Aslında yazılım, kullanıcı deneyiminin kendisidir… ”
Son değerlendirmeyi yapmam gerekirse, Steve Jobs kişilik olarak şahsen tasvip etmediğim bir tip ancak yaptıkları işler hakikaten muazzam. Özellikle tasarım ve yazılım ile ilgili görüşlerine sonuna kadar katılıyorum. Son söz : Kaliteli yazılımın anahtarı başarılı tasarım, başarılı tasarımın anahtarı kaliteli yazılımdır..Ha bir de dış görünüşü de ihmal etmeyelim..